Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Aralık 2018’de, mülteci durumlarında sürdürülebilir çözümlere uluslararası iş birliği olmaksızın erişilemeyeceğini kabul ederek, sorumluluğun daha öngörülebilir ve adil bir biçimde paylaşılmasını öngören bir çerçeve olan Mültecilere İlişkin Küresel Mutabakat’ı onayladı. Türkiye, 16-18 Aralık tarihlerinde Cenevre’de gerçekleşen Küresel Mülteci Forumu’na ev sahipliği yapan beş ülkeden biri oldu. Türkiye Cumhurbaşkanı’nın başkanlık ettiği ve pek çok Bakan ile üst düzey yetkiliden oluşan Türkiye delegasyonu, pek çok genel oturuma, üst düzey istişare toplantısına, kilit oturumlara ve konuşmacı köşesine katıldı. Daha fazla bilgi için: Link
BM Mülteci Örgütü, UNHCR tarafından bugün yayımlanan yeni rapor, UNHCR’nin mülteci durumları için sorumluluğun paylaşılması adına yeni bir uluslararası çerçeve olan Mültecilere İlişkin Küresel Mutabakat (GCR)’ın geliştirilmesi çağrısında bulunmasından bu yana uluslararası toplumun ne kadar yol kat ettiğini gösteriyor.
2016 ve 2021 yılları arasını kapsayan ilk GCR Gösterge Raporu, mültecilere ev sahipliği yapan düşük gelirli ülkelere verilen destek ile mültecilerin iş ve eğitime erişiminin artırılmasında ilerleme kaydedildiğini gösteriyor. Ancak rapor, daha fazlasının yapılması gerektiği konusunda uyarıda bulunuyor.
UNHCR’nin korumadan sorumlu Yüksek Komiser Yardımcısı Gillian Triggs şunları söyledi: “Ortaya çıkan tablo karışık. En az kaynağa sahip ülkelerin hem yeni ortaya çıkan hem de uzun süredir devam eden mülteci durumlarında en fazla sorumluluğu taşımaya devam ettiğini görüyoruz. Aynı zamanda, devletler, özel sektör, sivil toplum ve kalkınma bankalarının bu açığı kapatmaya yardımcı olma ve konusunda ilerleme kaydettiğine dair bazı göstergelerini görüyoruz.”
Rapor, mülteci durumlarına insani yardım ve kalkınma müdahaleleri için daha fazla finansmana ihtiyaç duyulduğunu gösterirken, mültecilere ev sahipliği yapan düşük gelirli ülkelere aktarılan ikili kalkınma yardımlarında 2016 yılından bu yana artış eğilimi olduğunu gösteriyor.
Kalkınma bankaları ise en az 2,33 milyar ABD doları sağlayarak krizlere müdahalede artık daha büyük bir rol oynuyor. Örneğin Dünya Bankası tarafından desteklenen mülteci durumlarının sayısı ikiden 19’a yükselmiş durumda.
Rapor ayrıca mültecilerin dörtte üçünün ev sahibi ülkelerde yasal olarak çalışabileceğini tahmin ediyor. Ancak bunun uygulamaya nasıl dönüştüğü konusu ise daha az biliniyor. Mültecilerin tahminen üçte ikisinin yoksullukla karşı karşıya olduğu ve durumlarının pandemi yüzünden daha da ağırlaştığı düşünüldüğünde, bu konu daha da kritik önem taşıyor.
Mültecilerin milli eğitim sistemlerine dahil edilmesinde de bazı gelişmeler görüldü. Yasalara göre mülteci çocuklar, mültecilere ev sahipliği yapan ülkelerin dörtte üçünde o ülkelerin vatandaşlarıyla aynı koşullarda ilköğretime ve yine bu ülkelerin üçte ikisinde ortaöğretime erişime sahiptir. Hala mülteci öğrencilerin neredeyse yarısı okula gitmiyor ve eğitimlerinin önünde birçok engel var.
Rapor ayrıca, 2016 yılından 2021 yılına kadar önceki beş yıla kıyasla daha fazla mültecinin çözümlere eriştiğini ancak devam eden çatışmaların çoğu mültecinin eve dönmesini engellediğini gösteriyor. 2016 yılındaki yüzde üçe kıyasla 2020 yılında mültecilerin yalnızca yüzde biri evlerine geri döndü. Üçüncü ülkeye yerleştirme ihtiyaçları ile yerleştirme yerleri arasında önceden var olan boşluk daha da arttı.
Triggs sözlerine şöyle devam etti: “Her 10 mülteciden yaklaşık dokuzuna ev sahipliği yapan ülkeler gelişmekte olan bölgelerdeki ülkeler olduğu ve bu ülkelerde COVID-19 pandemisinin etkisinin doğrudan hissedilmesi göz önüne alındığında, Mutabakat’ın özünde yer alan sorumluluk paylaşımı, hem şimdi hem de önümüzdeki yıllarda karşılaştığımız zorlukların üstesinden gelmek için artırılmalıdır”.